Merhabalar, merhabalar... Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ben mi? Ben çok yorgunum. İnanın bir yanım uyumak, bir yanım uyanık kalmak istiyor. Yarın Pazartesi, herkes işine, okuluna gidiyor. Bense hasta olduğum için gitmeyeceğim. O yüzden şimdiden, umarım yarın sizin için güzel bir gün olur. İstediğiniz gibi.

Her neyse, eğer konumuza geçiş yapacak olursak, size en sevdiğim filmi yorumlamak istedim Ben Kimim? Eğer sizde benim gibi gizem-suç filmleri izlemek istiyorsanız mutlaka izlemelisiniz! Çünkü eminim bayılacaksınız. Şahsen filme aşık oldum..


 Merhabalar! Epeydir ortalarda yoktum fakat şimdi geri döndüm. Hemde yepyeni bir şekilde. Temayı falan değiştirdim, bence böyle daha hoş oldu ha?
Her neyse bugün sizlere baya önceden izlediğim bir filmden bahsedeceğim: Labirent: Ölümcül Kaçış. Bu filmi izledikten baya sonra kitabını okudum ve bayıldım! Bence filmini izlemeden önce kitap serisini okumalısınız. Ben şahsen çok sevdim, ayrıca kitapta filme eklenmemiş bir çok şey var. Bu yüzden lütfen hiçbir kitaba ''Bunun filmi yapılmış, nede olsa filmle aynıdır boşu boşuna ne okuyacağım yea?!'' demeyin. Çünkü hiçbir film, kitabın tıpa tıp aynısı değildir. Hiçbiri.
Her neyse -yeniden- konumuza dönelim. Ben filmi çok sevdim şahsen, çok güzel bir macera filmi. Her ne kadar sonu biraz soru işareti bıraksa da beni tatmin etti diyebilirim.

 Merhaba arkadaşlar. Bir iki ay önce başladığım bir diziden bahsetmek istiyorum sizlere. Pretty Little Liars. Belki bazılarınız duymuştur Türk versiyonu çıktı, ''Tatlı Küçük Yalancılar''. Beğendim sayılır ama gerçek versiyonu daha gizem dolu.

 Dizi 5 kişilik bir kız grubunun bir gece pijama partisi yaparlarken içlerinden Alison isimli kızın kaybolmasıyla başlıyor. Bir yıl boyunca kayıp olduktan sonra eski evlerinin bahçesinde cesedi bulunuyor. Cenaze gününde -A isimli biri geriye kalan dört kıza mesajlar atıyor. Bu mesajlar sadece Alison'un bildiği sırlar üzerine yazılıyor.



 Merhaba arkadaşlar, çok kısa bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. Size dün izlediğim bir filmi yorumlamak istedim. Filmin adı Arkadaştan Öte. Ne zamandır repliklerini gördüğüm bu filmi boş bir zamanımda izleyeyim dedim. Bir Mila Kunis hayranı olarak gerçekten filmi beğendim diyebilirim.

 Aslına bakarsanız bazı Türkler bu filmi beğenmedi. Sebebini biliyorsunuz yani filmin açışı Türklere göre değil. Ama şahsen ben gayette sevdim. Normalde aşk filmlerini sevmezdim, baya oldu hatta aşk filmleri izlemeyeli. Fakat Arkadaştan Öte'yi izlediğim zaman aşk filmlerini ve mutlu sonları ne kadar çok sevdiğimi anladım. Bu gerçekten inanılmaz.



 Merhaba arkadaşlar, uzun bir aradan sonra tekrar sizlerle birlikteyim. Geri dönmemin şerefine size az önce izlediğim ve bayıldığım, hatta en sevdiğim filmler arasına girmiş bulunan bir filmden bahsedeceğim.

 İlk olarak şunu söylemek istiyorum ki, ben 'psikoloji, gerilim' filmlerine bayılırım. Özellikle psikoloji. Ve işte bu yüzden bu film benim favorilerim arasında. Fazla uzatmayayım, filmin adı ''Siyah Kuğu'' İsminden de anlaşıldığı gibi filmin asıl konusu bale. Nina adında ki genç bir kız, Kuğu Gölü'nde yeni baş dansçı olarak seçilmiştir. Fakat Nina, kırılgan ve masum olan Beyaz Kuğu'yu çok iyi canlandırmasına karşın; karanlık ve şehvetli ikizi olan Siyah Kuğu'yu canlandıramaz. Bilindiği üzere baş dansçı hem Beyaz hem de Siyah Kuğu'yu canlandırmaktadır.



 Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır buralarda yoktum. Dersler falan derken film izlemeye pek zaman bulamıyordum. Aslına bakarsanız, bu aralar film yerine dizi ağırlıklı gittim ve iki diziye başladım. Neyse, bunları bir sonraki yazımıza bırakıyorum.

 Daha dün izlediğim bir filmi size yorumlayacağım. Filmin ismi Sanal Hayatlar. Baş rollerini Jason Baterman, Hope Davis, Frank Grillo, Paula Patton, Alexander Skarsgard, Andrea Riseborough 'ın paylaştığı bu film Gerilim-Dram konulu.

 Filmde sanal hayatın (internetin) ne kadar kötü olduğu ve insanların başlarına ne kadar kötü şeyler getirdiği anlatılıyor. Üç ayrı hikaye var ve hepsi birbiriyle bağlantılı kişiler. Birisi avukat, birisi muhabir, birisi eski polis...



 Tekrardan merhaba arkadaşlar, bu yazımda size genç-komedi türündeki bir filmi yorumlayacağım. Filmin adı Not Cool.

 Bu film Türkiye'de sinemalarda yayınlanmadı. Nedenini açıkçası bende bilmiyorum. Her neyse, filmin oyuncuları: Shane Dawson, Cherami Leigh, Drew Monson ve Michelle Veintimilla. Kadroda pek tanıdık isimler yok.

 Shane Dawson'u şahsen ben çok seviyorum. Kendisi ABD'li bir Youtuber. Kendisine ait bir YouTube kanalı var ve orada hazırladığı komik videoları yayınlıyor. Yani kendi hazırladığı komik skeçler. Bunun haricinde birde müzik videolarını ve günlük videolarını da paylaşıyor. Baya küfürlü ama komik videoları var. Ama son zamanlarda kendisini pek takip etmiyorum. Çünkü artık pek komik videolar yapmıyor ve daha çok +18 kısıma girmeye başladı.

 Film, eskiden aynı liseden okuyan iki gencin Şükran Gününde yaşadıklarını anlatıyor. Eğer bana ''Film güzel miydi?'' diye sorarsanız, bazı sahneler komikti evet ama genel olarak bir konu ele alınmak istenmiş fakat alınamamış.

 Filmde Shane Dawson, lise döneminde çok popüler ve cool (havalı) olan fakat lise bitince havası sönen bir genci canlandırıyor. Cherami Leigh ise lise döneminde Shane'in aksine çok ezik ve lakabı ''Sürtük Tori'' olan bir karakteri canlandırıyor. Üniversite başlamadan önceki Şükran Günü Tori ile Scott birbiriyle karşılaşıyor ve böylece film devam ediyor.